Kast, Olası kast ve taksire ilişkin tanımlamalar ve genel birtakım açıklamaları hizmetlerimiz, kast, olası kast, bilinçli taksir ve taksir konulu yazımızda bulabilirsiniz. Bu yazımızda uygulamada en sık rastlanan ve kişinin alacağı ceza miktarını büyük oranda etkileyen olası kast ile bilinçli taksir ayrımına daha iyi vurgu yaparak yargıtay kararları ışığında açıklamaya çalışacağız. Bunun için öncelikle kavramların kısa bir açıklamasını da yapmak gerekmektedir.
Kast, Olası Kast Nedir?
Türk Ceza Kanununda birçok suç türünün kasten işlenmekte olduğunu görüyoruz. Peki kast nedir? Kast kavramını anlayabilmek için “suçun” tanımını iyi bir şekilde idrak etmek lazım. Suç, tipe uygun, hukuka aykırı, kusurlu insan davranışı olarak tanımlanabilir. Suç kavramının içerisinde yer alan unsurlardan biri de kasttır. Kural olarak suçun varlığı kasta bağlıdır. Kast ise; failin bir suçun kanunda yer alan unsurlarını bilerek ve isteyerek fiili gerçekleştirmesidir. TCK’nın 21. maddesi kastın yasal dayanağını oluşturmaktadır. Kast derecelerine göre kişinin alabileceği ceza miktarı değişkenlik göstermektedir. Kast temelde doğrudan kast ve dolaylı (olası) kast olarak ikiye ayrılmaktadır. Doktrinde doğrudan kastı da birinci ve ikinci dereceden doğrudan kast şeklinde ayıran görüşler de var. Olası kastın varlığının tespiti durumunda kişinin kasten işlediği sabit olan bir suç sebebiyle alacağı ceza miktarında indirime gidilmesi söz konusudur. Örneğin; Kasten öldürme suçundan yargılanan bir kişinin olası kast ile hareket ettiği tespit edilirse bu kişinin alacağı ceza miktarında olası kast indirimi uygulanacaktır. Olası kast kavramı ise kişinin gerçekleşmesini öngördüğü neticeyi göze alarak hareket etmesini ifade eder. Yargıtay 3.Ceza Dairesi 15.11.2017 tarihli bir kararında olası kastı somut olaya göre şu şekilde tanımlamıştır: “sanığın söz konusu taşın araç içerisinde bulunan kişilere isabet ederek yaralanmalarına neden olabileceğini öngörmesine rağmen, olursa olsun düşüncesiyle neticeyi kabullendiği ve olası kast ile katılanın yaralanmasına neden olduğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden…”
Olası kastta iki unsur söz konudur. Bunlar; öngörme venetice açısından olursa olsun düşüncesiyle hareket etmedir. (göze alma) Yargıtay pek çok kararında olası kastı tanımlamış ve olası kast indirimin uygulanmaması sebebiyle ilk derece mahkemesince verilen kararı bozmuştur. Kanaatimizce de olası kast unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemelerce detaylı tartışılmalı ve kişiye bu şekilde ceza verilmelidir.
Taksir nedir? Bilinçli Taksir Nedir?
Ceza hukukunda kural olarak suçlar kasten işlenebilir. İstisnai olarak bazı suçların taksirle işlenebildiğini görmekteyiz. İstisnai olması kanunda özellikle düzenlenmediği sürece taksirli bir hareketten dolayı kişinin cezalandırılamayacağı anlamına gelmektedir. Örneğin; uyuşturucu veya uyarıcı madde ve imal ticareti suçunun taksirli hali ceza kanununda düzenlenmemiştir. Bu sebeple kişinin işlediği iddia edilen fiili gerçekleştirmeye yönelik kastı ispatlanamazsa kişiye ceza verilemeyecektir. Taksir nedir? Taksirli sorumluluk halinin yasal dayanağı TCK’nın 22. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde dikkate alındığında taksir kavramını, bir kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda suçun kanuni tanımında belirtilen neticesini ön görmemesine rağmen neticenin gerçekleşmesi olarak tanımlayabiliriz. Öğreti ve yargıtay kararlarına göre taksirin unsurları şunlardır;
- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
- Hareketin iradiliği,
- Neticenin iradi olmaması,
- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
- Neticenin öngörülebilir bir netice olmasına rağmen bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir ise; kişinin öngördüğü neticenin gerçekleşmesini istememesine rağmen neticenin gerçekleşmesi halidir.
Yargıtay Kararları Işığında Olası Kast-Bilinçli Taksir Ayrımı
Ceza hukukunda kast- taksir kavramlarının gündeme geldiği her halde olası kast-bilinçli taksir tartışması yürütülmektedir. Olası kastta neticenin gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen failin neticeyi göze alması söz konusu iken bilinçli taksirde ise; fail neticeyi öngörür fakat gerçekleşmesini göze almaz, neticenin gerçekleşmeyeceğine ilişkin inancı vardır. Yargıtay da bir kararında bilinçli taksir- olası kast ayrımına şu şekilde vurgu yapmıştır:
“Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır. Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle yada böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin hali ile bir tutulamayacağından, neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2017/257 Esas, 2018/12091 K. ve 12.12.2018 Tarih)
12.12.2018 tarihli yargıtay kararında de değinildiği gibi olası kastla bilinçli taksir neticenin istenilmesi noktasında ayrılmaktadır. Olası kastta neticenin kabullenilmesi söz konusudur. Bilinçli taksirde ise fail “atış yeteneğine”, “direksiyon hakimiyetine” olan inançla hareket etmekte ve neticenin gerçekleşmeyeceğine inanmaktadır. Kısaca; kanaatimizce fail öngörülebilir neticeyi kabulleniyorsa olası kast kabullenmiyorsa bilinçli taksirden söz edildiğini söyleyebiliriz. İnce bir ayrım olan bu “kabullenme” unsuruna ceza kanununda yer verilmemesi hem yargıtay kararlarında hem de doktrinde olası kast- bilinçli taksir tartışmalarına sebebiyet vermiştir. Olası kast ile ilgili olarak; örneğin; düğün konvoyunda araç içerisinden kendisini sarkıtan bir kişinin konvoyu izlemeye çıkan apartman sakinlerinden birinin ölebileceğini öngörmesine rağmen sonuca kayıtsız kalarak hava ateş etmesi durumunda olası kasttan bahsedebiliriz . Ya da hasmını öldürmek için bulunduğu tarafa doğru ateş eden bir kimsenin hasmının yakınlarındaki kişilerin de yaralanabileceğini öngörmesine rağmen hasmını vurma pahasına ateş eden bir kişinin de gerçekleşen diğer neticeler bakımından (hasmının vurulmasında doğrudan kast yani bilme+isteme unsurları tam olarak var) olası kastla hareket ettiğini söyleyebiliriz Tabi somut olayın koşullarına göre nitelendirmelerin değişeceği unutulmamalıdır. Kalabalıkta ateş etmede olası kast, alkollü veya süratli araç kullanmada bilinçli taksir, iş kazasında taksir, gibi peşin hükümlerden kaçınılmalıdır (Bakıcı, 5237 Sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 357)
Olası kast ile ilgili tartışmaların yapıldığı pek çok yargıtay kararının örnek verilmesi mümkündür. Olası kastın hangi hallerde mümkün olabileceğini daha iyi anlayabilmek adına daha fazla yargıtay kararının sunulmasında fayda olduğundan birkaç yargıtay kararı daha detaylı irdelenecektir.
Yargıtay 1.ceza dairesi 26 ocak 2011 tarihli bir kararında insanların yoğun olduğu bir caddede hedef dışındaki kişilerin de zarar görebileceklerinin öngörülebilir bir netice olduğunu ifade ederek failin olası kastla hareket ettiğine karar vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2009/3375 E. 2011/181 K. ve 26.01.2011 Tarih)
Yargıtay 1. ceza dairesi verdiği bir başka kararında yine insanların yoğun olduğu bir caddede hedef alınan kişi dışındaki insanların da yaralanabileceklerini ya da ölebileceklerinin öngörülmesine rağmen failin atışlarına devam ederek bir mağduru yaralaması olayında failin olası kast ile hareket ettiğine karar vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2008/9242E. 2009/4023 K. 30.06.2009 tarih)
Uygulamada kalabalık bir ortamda ateş etme sonucu gerçekleşen ikinci neticeler açısından failin genellikle olası kast ile hareket ettiği kabul edilmektedir. Zira yargıtay kararlarından bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Ancak belirttiğimiz üzere kalabalık ortamda ateş etme olası kast için genelde verilen ve gerçekten de kanaatimizce genelde olası kasta daha yakın olan örneklerden biri olsa da kesin bir yargıyla yaklaşmayıp somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılması daha sağlıklı olacaktır. Örnek verdiğimiz yargıtay kararlarıyla ilgili değerlendirmemiz ise, ikinci yargıtay kararında fail insanların yoğun olduğu bir caddede maktule ateş etmiştir. Yoğun bir caddede silahla bir kişiye ateş edilmesi durumunda fail diğer kişilerinde yaralanabileceğini veya öleceğini öngörmektedir. Buna rağmen hedef aldığı kişiyi vurmak pahasına diğer insanların vurulmasını umursamamış, sonucu kabullenmiş, olursa olsun düşüncesiyle hareket etmiştir. Bu yüzden mağdurun yaralanması olayında kanaatimizce de olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Olası kast ve bilinçli taksir kavramlarını açıklayan somut olayları içeren Yargıtay’ın farklı ceza dairelerinin kararlarından biraz daha örnek vermek gerekirse;
Yargıtay 1. ceza dairesi, sanığın ehliyetsiz ve uyuşturucu madde etkisiyle araç kullanması olayıyla ilgili verdiği 12 aralık 2018 tarihli bir kararında; sanığın uyarılara rağmen durmadığını ve kaza olabileceğini, neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğünü, neticeyi kabullendiğini, neticeyi kabullenmesinden bahisle olası kast ile sorumlu olduğunu belirterek bilinçli taksirden hüküm kurulmasını hatalı bulmuştur. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2018/573 E. 2018/5336 K. 12.12.2018 Tarih)
“Olay günü sanığın sevk ve idaresindeki otomobille ana yol üzerinde seyir halinde iken bilinemeyen bir sebeple direksiyon hakimiyetini kaybederek su kanalına yuvarlanarak eşi ve baldızının ölümüne tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği olayda ; sanığın asli kusurlu olduğunun mahkemece de kabul edildiği, sanığın taksirinin yoğunluğu ve iki kişinin öldüğü gözetilerek, alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak hak ve nasafete uygun bir ceza tayini yerine, asgari hadden yeterince uzaklaşılmadan yazılı şekilde ceza tayin edilmesi ve sanığın olay günü 108 promil alkollü olarak araç kullanırken müteveffanın ölümüne sebep olduğu, dolayısıyla eylemi bilinçli taksirle gerçekleştirdiği halde hakkında TCK’nın 22/3. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3892 E. 2018/11566 K. ve 03.12.2018 Tarih)
“Sanığın olay tarihinde 1,49 promil alkollü vaziyette idaresindeki araç ile meskun mahalde, gündüz vakti orta ayırıcı ile bölünmüş asfalt kaplama yolda seyir halinde iken, mahal şartlarına göre hızlı ve kontrolsüz seyrettiği, hem yer işaretleri ile hem de trafik işaret levhası ile belirlenmiş yaya geçidini dikkate almadığı, yaya geçidini kullanarak geçiş yapan ve belli bir mesafe kateden yayaya tedbirsizce çarparak maktülün ölümüne sebebiyet verdiği olayda; taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, sanığın asli ve tam kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiği mahkemece de kabul edildiği halde, alt sınır daha fazla aşılarak hak ve nesafete uygun bir ceza tayini yerine, asgari hadden yeterince uzaklaşılmadan eksik ceza tayin edilmesi ile sanık hakkında tayin edilen temel cezanın bilinçli taksirle artırılması sırasında, bilinçli taksir oluşturan ihlalin, sanığın 1,49 promil alkollü vaziyette araç kullanmak ve kaza yerinden önce kendisine hitap eden yaya geçidi ve 50 hız tahdit levhaları bulunmasına rağmen, mahkemece dinlenen tanıkların sanığın aracı çok hızlı kullandığına hatta 150-180 km hızla seyrettiğine ilişkin beyanları karşısında, sanığın birden fazla kural ihlali olduğu, TCK’nın 22/3 maddesinde “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” açık hükmüne rağmen, mahkemece 1/3 oranında artırım yapılmak suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3638 E. 2018/10850 K. 15.11.2018 Tarih)
Sonuç olarak; Fail neticenin gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen buna kayıtsız kalıyor, göze alıyor veya kabulleniyorsa olası kastla hareket ettiğini söyleyebiliriz Buna karşın failin öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini ümit ederek hareket etmesine rağmen neticenin gerçekleşmesi halinde bilinçli taksirin varlığından bahsedebiliriz. Kanaatimizce kast failin iç dünyasıyla ilgili olduğu için failin bunu dış dünyaya yansıtma hareketlerine bakılarak somut olayın koşullarına göre her olay açısından değerlendirme yapılmalıdır.