Evin temizlik, yemek yapma gibi gündelik işlerinde aile bireyleri dışında çalışan bir kimsenin yaptığı hizmet ev hizmetidir. Ev hizmetinde çalışan kişilerin İş Kanununa mı yoksa Borçlar Kanununa mı tabi olacağı pek çok kişi için karıştırılan bir konudur.
İş Kanunu Kapsamında Ev Hizmetlerinde Çalışanların Durumu
4857 sayılı iş Kanunun 4. maddesinde iş kanunundan yararlanamayacak istisnai hüküm altında belirtilmiştir. İlgili maddenin e bendinde “ev hizmetlerinde”çalışan kişilerin İş Kanun hükümlerinden yani kıdem ve ihbar tazminatı, bildirim süresi, hafta tatil ücreti, genel tatil ücreti, yıllık ücretli izin, iş güvencesi gibi hak ve güvencelerden yararlanamayacakları açıkça hüküm altına alınmıştır. Yani ev hizmetinde çalışan kişiler işçi sıfatına haiz değildir. Tartışma konusu olay pek çok yargıtay kararında görüldüğü üzere ev hizmetlerinde çalışmak için alınan bir kimsenin aynı zamanda çalıştıranın veya ev sakinlerinin iş ortamlarında da çalıştırılmalıdır. Doktrinde de buna ilişkin bir tartışma yürütülmektedir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 9 mart 2015 tarihinde verdiği bir kararında; İş Kanunun, ev hizmetlerinde çalışan kişilere uygulanamayacağını, uşak, aşçı, temizlikçi gibi ev hizmetlerinde çalışan kişiler ile ile ev sahibi işveren arasındaki uyuşmazlığın iş mahkemesi yerine genel mahkemelerde çözümlenmesi gerektiğini, buna karşın evde hastaya bakan hemşire ve çocuk eğiticisinin İş Kanunu değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay bu kişilerin yaptığı işin ev hizmeti olarak değil İş Kanunu kapsamında bir işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan hizmet olarak değerlendirmiştir. Yargıtay farklı kararlarında da evde hasta bakan hemşire ya da çalışanın, çocuk bakıcısının, ev sahibine ait olan ev ve bahçesinde ağırlıklı hizmet olarak bekçilik yapan kişinin evde çalışmalarına rağmen iş kanununa tabi olduklarına karar vermiştir.
Belirttiğimiz üzere doktrinde de buna ilişkin bir tartışma yürütülmektedir. Bir görüşe göre; temizlik, yemek, bahçe bakımı gibi ev hizmetlerinde çalışması için işe alınan bir kişinin ev sakinlerinin ev yaşamı dışında çalışma ortamlarında da çalışması durumunda İş Kanunu hükümlerinden yararlanması gerekmektedir. Bir diğer görüşte olanlara göre ise; somut olaya göre durum değerlendirilerek ev hizmetinin baskın bir nitelik taşıyıp taşımadığına bakılmalıdır. Buna göre kişinin İş Kanunundan faydalanıp faydalanamayacağı belirlenmelidir.
Borçlar Kanunu Kapsamında Ev Hizmetlerinde Çalışanların Durumu
Ev Hizmetlerinde çalışan kişilerin 6098 sayılı Borçlar Kanuna tabi olduğu kabul edilmektedir. Buna göre çalışan kişi ile çalıştıran arasında yapılan sözleşme bu kanuna tabi hizmet sözleşmesi olup hak ve borçlar da buna göre belirlenecektir.
Ev Hizmetinde Çalışanlar Kıdem veya İhbar Tazminatı Alabilirler mi?
Kıdem tazminatının koşulları mülga 1475 sayılı İş Kanunun yürürlükteki 14. maddesinde belirtilmiştir. Bu koşulların ilki ise İş Kanuna tabi bir işçi olmaktır. Belirttiğimiz üzere ev hizmetinde çalışan kişilerin İş Kanuna tabi olmadığı kabul edilmektedir. Bu sebeple bu kişiler kıdem tazminatı almamaktadırlar. Ev hizmetlerinde çalışanlar ihbar tazminatı da alamazlar. Ancak Yargıtayın kimi çalışanları evde çalışmalarına rağmen İş Kanununa tabi olduklarını belirtmiştik. Evde hasta bakan hemşire ya da çalışanın, çocuk bakıcısının, ev sahibine ait olan ev ve bahçesinde ağırlıklı hizmet olarak bekçilik yapan kişinin İş Kanununa tabi olduğu yargıtayca kabul edildiğinden bu kişiler İş Kanunun sağladığı Kıdem ve İhbar Tazminatı gibi haklardan faydalanabilecekler. Ancak İş Kanundaki ihbar tazminatının bir benzeri fesih bildirim süresi başlığı altında 6098 sayılı Borçlar Kanunun 432. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre işveren belirsiz süreli hizmet sözleşmesini feshedebilmesi için ilgili maddedeki sürelere uymalıdır. Aksi takdirde fesih bildirim süresine ilişkin tazminatı ödemek durumunda kalacak.