Hem bireyin yaşam hakkını en kutsal değerlerden sayan tıp biliminin hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerini bu kapsamda yine yaşam hakkını da başta Anayasa ve diğer yasalarla koruma altına almış olan diğer bir dal olan hukuk dalının birleşiminden meydana gelen bir daldır sağlık hukuku. Sağlık hukuku hem hastanın haklarını hem hekimin hasta karşısındaki haklarını hem de bu hakların ihlalleri neticesinde hastaya, hekime başvurması gereken hukuki yolları sağlayan, hekimlerin idari ve cezai sorumluluklarını konu edinen özel sağlık kuruluşları ve idare arasında meydana gelen uyuşmazlıkları konu edinen bir daldır. Bu aşamada hekim hatasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davaları gündeme gelmektedir. Özellikle günümüzde sıkça karşılaşılan Malpraktis yani hekimin yanlış tedavi, teşhis uygulamalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları veya Sağlık Davaları olarak tabir edilen sağlıkçıları en çok ilgilendiren davalardandır. Bu tür bir dava sağlık alanında hizmet veren Hemşire, Doktor ve diğer kişilerde endişe ve hukuki hizmet ihtiyacı yaratmakta olup olayla karşılaşan kişice gerekli savunma dosyası hazırlanabileceği gibi Avukatlık kanunu çerçevesinde bir Avukat tarafından da gerekli işlem sağlanabilir.
SAĞLIK HUKUKU
HEKİM HATASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI (MALPRAKTİS)
Malpraktis yani diğer bir deyişle hekim hatasından kaynaklı tazminat davaları günümüzde sıkça başvurulan bir dava yoludur. Tıp dalında malpraktis yanlış, özensiz tedavi olarak tanımlanmaktadır. Sağlık hukukunda doktorların tedaviyi uygularken yanlış veya eksik tedavinin söz konusu olması durumunda sorumluluklarının ne çerçevede olması gerektiği, hangi durumlarda insan bedeni üzerinde işlem yapan hekimin sorumluluğuna gidilebileceği ile ilgili yasal mevzuatlar çerçevesinde tartışmalar yürütülmektedir. Malpraktis davasının koşulları nelerdir? Hangi mahkeme bu davalara bakmaya yetkili ve görevlidir?
Malpraktis nedir? Yasal dayanağı nedir?
Malpraktis yani hekimliğin kötü uygulanması, Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 13. maddesinde de belirtildiği üzere hekimin bilgisizlikten, deneyimsizlikten veya özen göstermemesi sonucu bir hastanın zarar görmesidir. hekimler görevini yerine getirirken etik kuralları gereğince evrensel tıbbi etik ilkeleri olan yararlılık, zarar vermeme ve adil olmaları gerekmektedir.
Malpraktis davasının koşulları nelerdir?
Yaşam hakkı evrensel ve vazgeçilemez bir haktır. Hekimler insan vücudunda müdahalede bulunan ve hastaları iyileştirmeye çalışan kimseler olarak tedavi ve teşhislerde tıbbi standartlara uygun ve etik bir şekilde hareket etmek durumundalar. Bununla birlikte söz konusu olan yaşam hakkı olduğu için her tıbbi müdahalenin de risk oluşturduğu unutulmamalıdır. Tıbbi standartlara göre eksiksiz ve özenle tedavi edilmekte olan bir hastanın komplikasyonlar sonucu ölmesinden hekim sorumlu tutulmayacaktır.
Hatalı tedavi Borçlar Hukukundaki haksız fiil ve sözleşmeye aykırılık oluşturmaktadır. Bunun için de haksız fiilin şartlarıyla birlikte bu dava türü için gerekli şartları değerlendirecek olursak; Malpraktis yani hekim hatasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası açabilmek için hekimin teşhis, tedavi veya diğer işlemlerde tıbbi standartlara uymaması eksik ve yanlış tedavi uygulaması yani kusurlu olması gerekmektedir. Bu kusur sonucunda kişide bir zarar meydana gelmelidir. meydana gelen zarar hekimin yanlış ve özensiz hatasından kaynaklanması yani arada illiyet bağı olmalıdır. Malpraktis durumunda hekimin hem hukuki hem de cezai sorumluluğu söz konusu olmaktadır.
Hekim hatasından kaynaklı tazminat davalarında dava açma süresi nedir?
Dava açma süresi çeşitli şekillerde değişkenlik göstermektedir. Şöyle ki
- Hekim kamu hastanesinde çalışıyorsa idareye karşı dava açma süresi: İdare hukukunda bu davalara tam yargı davaları denilmektedir. Hekimin tıbbi uygulama hatalarından kaynaklı maddi manevi tazminat davalarında hekim kamu hastanesinde çalışıyorsa idareye karşı tam yargı davası açılmalıdır. İdareye karşı doğrudan tam yargı davası açmadan evvel İYUK (İdari Yargılama Usul Kanunu) 13. maddesine göre başvuru yapılmalıdır. Bu başvuruda zarar gören veya ölümü durumunda yakınları maddi ve manevi tazminat talep etmektedirler. Bu başvuru ise hastanın zararı ve doktor hatasını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl, daha sonra öğrense bile olay tarihinden itibaren 5 yıldır. Başvuru sonucunda idarece taleplerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya başvuru hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde idare mahkemesinde tam yargı davası açılmalıdır.
- Hekim kamu hastanesinde çalışmıyorsa haksız fiile dayanan sorumlulukta dava açma süresi: Özel bir hastanede çalışması durumunda hekime veya özel hastaneye açılacak olan tazminat davalarının zamanaşımı süresi Borçlar Kanununa göre hesaplanacaktır. Bu durumda Borçlar Kanunun 72. maddesi gereğince zarar gören hastanın zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zarara sebebiyet veren fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıl içerisinde tazminat davasının açılması gerekmektedir. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu durumda ceza zamanaşımına göre zarar gören davasını açacaktır.
- Eser Sözleşmesinden doğan sorumluluklarda dava açma süresi: Genellikle estetik ameliyatlarda görülen ve bir sonucun hekim tarafından taahhüt edilmesi hallerinde uygulanacak zamanaşımı süresi de Borçlar Kanunun 147/6. maddesine göre 5 yıldır.
- Vekalet ilişkisi kurulması halinde dava açma süresi: Bağımsız çalışan bir doktor ile hasta arasındaki ilişki vekalet ilişkisidir Bu durumda doktor aleyhine açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi TBK. m. 1471 bent 5 gereğince 5 yıldır.
- Hastanın özel hastaneye başvurması durumunda hasta ve hekim arasındaki ilişki ile ilgili olarak: Hastanın özel hastaneye başvurması durumunda hasta ve hastane arasındaki ilişki vekalet ilişkisi olmaktadır. Hastane ile yapılan sözleşmede (zımni de olabilir) hekimlik sözleşmesi yapılmaksızın tam hastaneye kabul sözleşmesinin yapılması durumunda, doktor ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi kurulmamış olmaktadır. Sözleşmenin tarafları hasta ile özel hastane işleticisi olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda hekim Borçlar hukukuna göre ifa yardımcısı konumunda olmaktadır. Hasta bir zarara uğradığı durumda hastane işleticisi aleyhine sözleşmeye dayalı, hekim aleyhine ise haksız fiile dayalı olarak tazminat davası açabilecektir. Bu durumda haksız fiil sorumluluğunda geçerli zamanaşımı süreleri uygulama alanı bulacaktır. Hastaneye kabul sözleşmesi yapıldığı durumda hekimlik sözleşmesi de yapılırsa bu durumda hekim de vekalet ilişkisi çerçevesinde sorumlu tutulacaktır. Bu durumda zamanaşımı süresi 5 yıl olacaktır.
Hekimin hukuki sorumluluğu nedir?
Hekimin eksik, yanlış veya özensiz teşhis ve tedavisi ile ilgili yargıtay kararlarında ve sağlık hukukunda birtakım sorumluluk türlerine dayanılmaktadır. Buna göre hekimin sorumluluğuna haksız fiili sorumluluğu, sözleşmeye aykırılık ( eser sözleşmesine dayalı, vekalet ilişkisine dayalı ) veya vekaletsiz iş görme hükümlerinden kaynaklı gidilebilir. İdarenin sorumluluğunun sebebi ise hizmet kusuruna dayanmaktadır.
Hekimin cezai sorumluluğu nedir?
Hekimlerin yaptığı müdahaleler sonucu kişilerin sağlık durumlarında olumsuz gelişmeler yaşanabilmektedir. Bu olumsuz gelişmeler tıbbi uygulama hatalarından kaynaklı olabileceği gibi hekimin hastaya husumeti olması gibi nedenlerle kasıtlı hareketinden de kaynaklı olabilmektedir.
Bununla birlikte hekimin cezai sorumluluğu sonucu başlatılacak olan soruşturmanın derhal mi başlatılacağı yoksa soruşturma izninin alınmasının gerekli olup olmadığı sorusunun cevabı hekimin kamu hastanesinde mi yoksa özel hastanede mi çalıştığına göre değişkenlik göstermektedir. hekim kamuya ait bir hastanede çalışıyor ise hakkında adli soruşturma başlatılabilmesi için 4483 sayılı yasa kapsamında soruşturma izninin alınması gerekmektedir. Buna karşın özel hastanelerde hekimlik görevini ifa eden veya kendisine ait özel muayenesi olan bir hekim için soruşturma iznine gerek olmaksızın derhal soruşturma başlatılacaktır.
Hekimin kasti hareketinden kaynaklı cezai sorumluluğu
Hekimlerin tıbbi uygulama hataları dışında hastanın ölmesi ya da durumunun ağırlaşması için yaptıkları hareketlerden ötürü cezalandırılmaları normal bir vatandaşın kasıtlı hareket etmesiyle suç işlemesi sonucu cezalandırılmasından farksızdır. Bu durumda suçun işlendiği izlenimi veren hali öğrenen Cumhuriyet Savcısı işin gerçeğini araştırmaya başlayacaktır. Örneğin; aralarındaki kişisel husumet sebebiyle hastaya fazla dozda aşı uygulayan hekim hastanın ölmesi durumunda kasten öldürme, yaralanması durumunda ise kasten yaralama suçlarından sorumluluğu doğacaktır.
Hekimin taksirli davranışından kaynaklı cezai sorumluluğu
Hekimin hatalı tıbbi uygulamalarından kaynaklı olarak başlatılacak olan ceza soruşturmalarında sorumluluğunun taksirli sorumluluk hali olduğunu söylemek gerekir. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. hekimlerden beklenen şey tıbbi standartlara göre teşhis ve tedavi yapmak, tedavi sırasında gerekli dikkat ve özeni göstermelidir. Hekimin yanlış veya eksik hatalı tıbbi uygulamalar sonucu karşılaşabileceği suç tipleri ise şunlardır;
- Taksirle yaralama: Türk Ceza Kanunun 89. maddesinde de belirtildiği üzere Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi hakkında taksirle yaralamadan cezalandırma yoluna gidilmektedir. Hekim Tedavi sırasında dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu başkasının vücuduna acı verip, sağlığını ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebebiyet verirse TCK 89’dan sorumluluğu doğacaktır. Aynı zamanda ilgili maddedeki nitelikli hallerin varlığı söz konusu olursa bunlar hekimler hakkında da uygulama alanı bulacaktır.
- Taksirle öldürme: Hekim taksirli bir hareketi sonucunda bir kimsenin ölümüne sebep olursa bu durumda Türk Ceza Kanunun 85. maddesinde düzenlenen taksirle öldürmeden sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Hekim hatasından (malpraktis) kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasında neler talep edilebilir?
Hekim hatası sonucu zarara uğrayan kimse veya ölümü durumunda yakınları tarafından maddi ve manevi tazminat davası açılabilecektir. Bu durumda istenebilecek maddi ve manevi zarar kalemleri ise şunlardır:
Maddi tazminat olarak istenebilecek kalemler:
- Hekimin yaptığı yanlış tedavinin neden olduğu hasarın giderilmesi maksadıyla yapılan ve ilerleyen zamanda yapılacak olan tedavi için gerekli masraflar, hastane ve ameliyat giderleri
- Hasta bakıma muhtaç hale gelmişse (yatağa mahkum veya tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelmesi gibi ) bakım masrafı,
- Hastanın iş gücü kaybına uğraması söz konusu ise yoksun kalınan kazanç,
- Hasta hekim hatası sonucunda vefat etmişse ölüm hemen gerçekleşmemişse diğer maddi zarar kalemleri (tedavi gideri gibi) ile birlikte cenaze giderleri, destekten yoksun kalma zararının giderilmesi istenir.
Manevi tazminat olarak istenebilecek kalemler; Hekim hatasından kaynaklı olarak elem ve ızdırabın karşılığı olarak hasta, hastanın ölmesi durumunda hastanın yakınlarının yaşamış olduğu acı ve ızdırap manevi tazminat olarak talep edilebilecektir.
Malpraktis davalarında görevli mahkeme hangisidir?
Malpraktis davalarında görevli mahkemenin hangisi olduğu sorusu hekimin çalıştığı hastanenin kamu hastanesi mi yoksa özel hastane mi olduğuna göre değişkenlik göstermektedir.
-Hekim kamu hastanesinde çalışıyorsa görevli mahkeme: Kamu hastanelerinde çalışan doktorların hatalarından dolayı açılacak olan malpraktis davası sadece idare aleyhine açılabilmektedir. Bu davalar idari yargı dava türü olan tam yargı davaları olarak nitelendirilmektedir. Burada davalı taraf hekim değildir. Hekim kusurlu ise idarece kendisine daha sonra rücu edilecektir. Burda görevli mahkeme idare mahkemeleridir. Ancak hekimin kişisel kusuruna dayalı hataları nedeniyle açılacak tazminat davaları adli yargı yerlerinde görülmektedir
-Hekim özel hastanede çalışıyorsa görevli mahkeme: Bu durumda görevli mahkeme tüketici mahkemeleri olacaktır.